Monday, April 21, 2008

Efes Pilsen One Love 7

6 yıldır devam eden Efes Pilsen One Love festivali bu sene 21-22 Haziran tarihlerinde “yazın ilk festivali” olarak 7. kez yerini alacak. Geçen sene özellikle çok güçlü line-up’ları olan festivallerin pazarda atakta bulunması yüzünden One Love beklediği ilgiyi görememişti maalesef.

Ben de geçen sene One Love zamanında Efes Pilsen’de çalıştığım için festivalin arka yüzünü görme fırsatı bulmuştum.Festivalin geçen sene beklediği ilgiyi görememesi üzerine bu sene tez’imi One Love üzerine yazmaya karar verdim. Özellikle 18-25 yaş grubunun müzik festivalleri hakkındaki düşünceleri,beklentileri ve bu yaş grubunun tüketim alışkanlıkları üzerine odaklansamda, Türkiyedeki festival pazarı hakkında da baya birşey öğrendim aslında.

Tez’imi yazarken 18-25 yaş grubundan 100 kişi üzerinde bir araştırma yaptım. Araştırmadaki sorulardan biri de kişilerin festivallere gelirken en çok önem verdiği etkenlerin ne olduğuydu.Bunlar sırayla:

1)Sanatçılar (%33)
2)Arkadaşlar (%19)
3)Bilet fiyatları (%17)
4)Ulaşım (%15)
5)Mekan (%6)
6)Festival alanındaki aktiviteler (%5)
7)Konaklama (%4)
8)Diğer (%1)


Şüphesiz müzik festivallerine katılımın en önemli faktörü line-up; ama bu sene Efes Pilsen güzel bir tercih yaparak ilk gününü daha 18-25 yaş odaklı, 2. gününü ise daha üst yaş grubu olan 25-35 yaş için planlamış. Bence farklı yaş gruplarında olan ve farklı zevkleri olan müzikseverlere hitap etmek için çok doğru bir yol! Ayrıca unutmadan bu sene Park Orman yerine festival Santral İstanbulda yer alacak. Alan olarak çok daha rahat ve yeşillikli olduğu için bence çok daha güzel olacak festival. Bir de ulaşım sorununu da çözdükleri için katılımın bu sene geçen seneye göre çok daha iyi olacağını umuyorum.

Sunday, April 20, 2008

Ian Brown


The Stone Roses grubunun kurucularından ve Rock müziğin önemli isimlerinden biri olan Ian Brown, ülkemize 2005 yılında Efes Pilsen One Love festivali kapsamında gelmişti. Ben o zamanlar yurtdışında olduğum için festivali kaçırmıştım maalesef. Bu yüzden aylar önce Ian Brown’un Amsterdam’a geleceğini öğrendiğimde fazlasıyla sevinmiştim.

18 Nisan Cuma akşamı, Amsterdamın en ünlü konser mekanlarından biri olan Paradiso’ya gittim Mr.Monkey’i izlemek için. Kiliseden bozma bu müthiş mekan Ian Brown hayranlarıyla dolup taşıyordu adeta. Etrafta bir çok da İngiliz vardı. Malum Ian Brown Manchester’da doğduğu için birçok İngiliz “Manchester” diye bağırıp duruyordu etrafta. Ben de konserin başlamasına kısa bir süre kala Paradiso’nun balkon kısmında yerimi aldım ve Ian Brown’u beklemeye başladım.

Saat 21.00 sularında Ian Brown ve ekibi sahneye çıktı ve son albümü “The World is Yours” ‘dan “Goodbye to the Broken” adlı şarkısıyla konsere başladı. Ardından Lovebug, Be There, Time is my Everything, Keep What ya Got, F.E.A.R, Love like a fountain, Golden Gaze, Whispers adlı şarkılarıyla devam ederken bir ara ön sıradan bir seyirci kendini sahneye attı ve Ian Brown’un önünde eğilip ona taptığını belirtti adeta. Açıkcası Hollandada bu kadar çok Ian Brown hayranı olduğunu bilmiyordum.

Unutmadan konserde yaşanan komik bir olayı yazmadan geçemeyeceğim.Ian Brown şarkı aralarında çok konuşmadı;ama az ve öz konuştuğu bir kaç cümlesinden biri şuydu : “I’m high but this stage is also high”. Belliydi ki Amsterdamda olmanın rahatlığını yaşıyordu herkes konser salonunda. Etrafta tüten ot kokusu da heryeri sarmıştı zaten. :)

Konser 1 saat 15 dakika sonra şarkıcının son albümünün adını taşıyan “The World is Yours” adlı şarkısıyla sona erdi.Ian Brown, 45 yaşında olmasına rağmen oldukça keyifli ve eğlenceli bir konser sergiledi hepimize. Bende onu canlı izleme fırsatı bulduğum için oldukça mutluyum.

Festival Kuraklığı



Bu yaz`a girmeden hayalkırıklığı yaşıyorum...Neden mi? Önce 5 yıldır bir kere bile katılma şansı elde edemediğim ve bu sene içinde olacağım diye büyük umutlarla beklediğim Rock’n coke`un iptali..Ardından da teselli olduğunu düsündüğüm, geçen sene deniz,güneş ve süper line-uplarla bizi coşturan Radar Live`ın iptalini öğrenmem.


Geçen sene etkinlik patlaması yaşıyorduk adeta, ard arda bir çok ünlü ismi festivallerde konuk etmiştik. Özellikle bu konu hakkında bir tez yazmaya başlayınca, “festival ekonomosi” diye birşeyin varlığını fark ettim. Geçen seneki etkinliklerdeki artış %172 olmasına rağmen bilet satışlarına yansıyan pay sadece %5’lerde kalmıştı...Hepimiz etkinlik bombardımanından memnun olsak bile 10 kişiden 3’ünün konserlere davetiyeyle girdiğini kaçınız biliyordunuz? Bu veriler pazarın büyümesini gösterirken aslında diğer yandan da pazarın tahmin edildiği kadar paylaşılacak büyüklükte olmadığinı gösteriyordu.Organizatör savaşları 2008`de de devam edecekti.

Bu sene organizatörler geçen seneki patlamanın devam etmesini bekliyordu; ancak sanatçı bulamama ve yetersiz kaynaklar bu yaz Türkiyedeki en büyük 2 festivalin iptal edilmesine neden oldu. Geriye kalan Masstival ve Efes Pilsen One Love festivallerine büyük bir seyirci potansiyeli kaldığı kesin. Ancak bizim istediğimiz ne festival yağmurları ne de festival kuraklığı..Türkiyede düzenli bir festival pazarı oluşması!

Festival yağmurlarının ardından gelen bu festival kuraklığı tüm müzikseverleri üzdü....Ümitlerimiz 2009’un bizi tekrar festivallerimize kavuşturması.