Friday, May 29, 2009

Lady Gaga,olmuş!


Son zamanların yükselen star'ı kesinlikle Lady Gaga. Hem sesi hem de sahne şovuyla geleceğin yıldızı olmaya aday.


Yeni video'su Paparrazi'yi aşağıdaki linkten izleyin! Süper bi video : )


http://www.vimeo.com/4899071

Thursday, May 28, 2009

Kafa dinlemek isterseniz

Doublemoon'dan çıkan Oi Va Voi'un yeni albümü "Travelling The Face Of The Globe"'daki favori şarkımı dinleyin. Albümün ilk single'ı olan bu şarkının video'sunu da linkten izleyebilirsiniz. Geçen hafta Babylon'daki müthiş performanslarını kaçıranların vay haline!

http://www.vimeo.com/4211147

http://rapidshare.com/files/238286609/04_-_Every_Time.mp3.html

Twitter nasıl para kazanır?

Facebook out, Twitter in!

Bilmeyenleriniz için Twitter'ı kısaca tanıtalım. Twitter, çok basit bir profil yaratarak 140 kelimeden oluşan status update yapabildiğiniz bir site. Facebook gibi karışık applicationlar yok, fotoğraf tag'leme yok. Bir de istediğiniz kelimeyi arattırıp o kelimeyi status update'lerinde kullanan kişileri bulabiliyorsunuz. Peki işin finansal kısmına gelelim...Facebook sayfalarında verdiği reklamlarla ve applicationlarla bol bol para kazanıyor. Peki ya Twitter? Onlar nasıl çarkı döndürüyor?

Twitter'ın başındakilerin açıkladığına göre sözde sanatçılar (örn:Britney Spears) isim haklarını korumak için Twitter'a para verebilecekler. Bir nevi kendi adlarını korumaya alacaklar.

Bu uygulama bence Twitter'ı uzun süre yaşatmaz. Düşünsenize, bir tarafta 43 kişiyle çalışan Twitter, diğer tarafta binlerce çalışanı ve dünya çapında 60 milyon kullanıcısı olan Facebook!

Wednesday, May 27, 2009

Depeche Mode turne iptalleri devam ediyor!

Bildiğiniz üzere 2 hafta önce İstanbul'da Santralistanbul'da yapılması beklenen Depeche Mode konseri solist Dave'in rahatsızlığı yüzünden iptal edilmişti. Depeche Mode sevenlerini büyük hayalkırıklığına uğratan bu haberden sonra belki konserler yeni tarihlere ertelenir diye bir umutla bekleniyordu ancak bu haftasonu yapılacak olan Hollandadaki Pinkpop konserleri de iptal oldu. Böylece turnelerinde iptal olan konser sayısı 11 oldu.

Umuyoruz kendisi en kısa zamanda iyileşir...

http://www.pollstar.com/blogs/news/archive/2009/05/27/668999.aspx


Winter Gloves


Kanadalı grupları her zaman sevmişimdir. Winter Gloves'da yeni Kanadalı favori topluluklarımdan biri. 4 kişiden oluşan grup 2008'de bir araya geldiğinden beri etkileyici performanslarıyla hızlı bir çıkış yakalamayı başarmışlar. 2008 sonbaharında çıkardıkları "About a girl" albümüyle Kanada'nın yükselen isimlerinden olan grup bizim de dikkatimizi çekti. Albümdeki parçaların alt yapısı keyboard ve bateriden geliyor ve bu sesin üzerine bas gitar ve hafif synth ekleniyor. Kendilerini "glock-rock" olarak tanımlayan grup "Party People, "I Can't Tell You" ve "The Way to Celebrate" parçalarıyla kolay dinlenebilir, eğlenceli indie-rock'ı bizlere sunuyor.

www.myspace.com/wintergloves

Monday, May 25, 2009

Fotoğrafın akıbeti


Yeni blog fotoğrafım tam 1 sene önce birkaç arkadaşımla birlikte Hollanda'da gittiğim Pinkpop festivalinden. Skywatch için festival alanına kuş bakışı bakarken Alanis için sahne hazırlanıyordu. Yukarıdan bu koskocaman alana bakarken neden festivalleri bu kadar çok sevdiğimi tekrar anladım!

Bu sene 30 Mayıs-1 Haziran arasında 40.'sı yapılacak olan Pinkpop'un line-up'ında yine birbirinden ünlü isimler yer alıyor. Bunlardan bazıları: Bruce Springsteen,The Killers,Chris Cornell,Snow Patrol,Franz Ferdinand,Katy Perry,Depeche Mode,Placebo,Keane,White Lies ve The Ting Tings. Çıldırtıcı değil mi!?!? : )

Sunday, May 24, 2009

FML

My life sucks but I don't give a f***

Bana bu siteyle tanışmamı sağlayan arkadaşıma minnettarım!! Today.... diye başlayan o cümleler bazen birbirinden komik, bazen de birbirinden üzücü olmayı başarıyor. İnsanların yazdıklarını okurken "insanlar ne kadar acımasız!!" demekten kendimi alamıyorum bazen.

Siz de bu siteye göz atın, eminim okumaktan kendinizi alamayacaksınız!

www.fmylife.com

Şehirden kaçış

At b.oku kokuları,bisikletliler ve vapur diyince elbette akla gelen ilk yer Adalar olur. Bu haftasonu küçük bir "teselli" kaçamağı yapıp adaya kaçtık. Uzun bir süredir güneşin batışını sessizce izlememiştim....
Amsterdam günlerinden kalma bisiklet alışkanlıklarım beni biraz zorladıysa da adada bisiklete binmek çok keyifliydi. (önümüzde yaşanan bisiklet kazasını düşünmezsek tabii!)

Teselli kaçamağında bana eşlik eden tatlı şey'e teşekkürler! : )

Saturday, May 23, 2009

Miller Freshtival'a geri sayım...

İşin ucunda bir yerdeyiz.
Önümüzdeki Cumartesi Kuruçeşme Arena'da The Whip,Friendly Fires, Joakim, Portecho ve Gabriella Cilmi olacak. Böyle çekici bir festival'in headliner'ının Gabriella Cilmi olmasını ne kadar yadırgasam da bende orada olacağım. Sizi de bekleriz!

www.millerfreshtival.com

Sziget yolcusu kalmasın!

Evet, bende Sziget'e gitmeye niyetliyim. 12-17 Ağustos tarihleri arasında Macaristan'da yapılacak olan Avrupa'nın en renkli festivallerinden birinde sizde yerinizi almak istiyorsanız sizin için bunu kolaylaştıran bir ekip bile var!

www.szigetturkiye.com

Wednesday, May 20, 2009

Empire of the Sun - Nick Littlemore röportajı



Bir Perşembe günü Babylon Lounge’da oturmuş Empire of the Sun’dan Nick Littlemore’un beni aramasını bekliyorum. Ve telefon geliyor... EMI yetkilisi telefonumuzu bağlıyor. Merhabalaştıktan sonra Nick ile keyifli röportajımıza başlıyoruz. Kendisinin pozitif enerjisinden etkilenmemek imkânsız!

Nick, aslında sen Pnau ve Teenager adı altında iki grupla daha birlikte çalışıyorsun. Luke’da The Sleepy Jacksons grubunun üyesiydi. İkinizin nasıl bir araya geldiniz? Ve sen tekrar eski grubun Teenager’la birlikte çalışmayı düşünüyor musun?

Pnau ile çalışmaya küçükken başladım ancak Luke ile olan bağımız yıllar öncesine dayanıyor. Bizim her zaman çok güçlü bir bağımız oldu ve bir gün birlikte müzik yapmamız gerektiğine karar verdik. Bu kararı vermemiz ve stüdyoya girip kayıt yapmamız o kadar çabuk ve doğal olarak gelişti ki..Sanki bizim şarkı yazıp albüm yapmamız gerekliymiş gibiydi!

Teenager’da şimdiki adıyla Ladyhawke ile çalışıyordum ve aslında önümüzdeki hafta kendisiyle çalışmalara başlıyorum. Ladyhawke’ı çok severim, eskiden birlikte parçalar yazmıştık ve şimdi bunların bir kısmını bitirip yayınlamaya karar verdik.

Albümünüz adını “Empire of the sun” adlı filmden aldı ve albümden çıkardığınız ilk parça “Walking on a dream”’in video’sunu Çin’de çektiniz. Bu nasıl bir tecrübe oldu? 2. çıkış parçanız olan “We are the people”’ın videosunu da Meksikada çektiniz. Meksika’yı tercih etmenizin sebebi neydi?

Çin’e ilk gittiğimde 13 yaşlarındaydım. Ülkenin güzelliği beni etkilemişti ve o seyahatten sonra hep Çin’e tekrar gidip orda bir film çevirmek istedim. ‘Empire of The Sun’ kitabını müthiş buluyoruz ve Çin’deki video çekimimizde çok etkileyiciydi. Meksika ise bizim için tamamen farklı bir gezegen gibiydi. Tüm gün taco yemek, güzel kızlar ve sayamayacağım birçok neden... Meksika tarihi de beni çok etkiliyor.

İlk parçanız “Walking on a dream” yayınlandığından beri Avustralya olmak üzere dünya çapında büyük ün kazandınız ve ünlü müzik otoriteleri tarafından övgü topladınız. Bu başarıyı bekliyor muydunuz?


Tüm gün stüdyoda çalışmama ve insanların bu ilgisini çok fazla görememe rağmen bu ilgiyi fark etmek çok güzel! İnsanların pozitif ve renki müziğe olumlu bakması bizi çok sevindiriyor. Müziğimizle insanları mutlu etmeye çalışıyoruz!

Albümünüzdeki başarılı sözleri kim yazıyor ve bu sözleri yazarken nelerden etkileniyorsunuz?

Albümün tüm sözlerini ben yazıyorum. Sözleri yazarken etrafımdaki herkesten, her şeyden etkileniyorum aslında. Aşk, mutluluk, kıskançlık, arkadaşlık... Parçalarımızla tüm gezegenlere ve insanlara seslenmeye çalışıyoruz! Müziğin insanları başka diyarlara götürdüğüne inanıyorum.

Albümünüzden bahsederken onu “ruhani yolculuk” olarak gördüğünüzü belirtmişsiniz. Dinleyicilerinize neyi anlatmak istiyorsunuz?

Bu albümle birlikte tüm filozofiden ve insanlardan yararlanarak dinleyicilere ulaşıyoruz. Geçmişi anlatıp tecrübelerimizi müzik yoluyla insanlara anlatıyoruz.

Empire of the Sun’ı 2009’un MGMT’si olarak görenler var. Aynı zamanda BBC’nin Sound of 2009 listesinde 4 numarada yer aldınız. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?


MGMT ile olan bağlantımızı maalesef pek göremiyorum. BBC’nin listesinde yer almak ise bizim için büyük bir onur, eminim bizim adımızın duyulmasını büyük bir etkisi olmuştur.

Social network siteleriyle ilgilenen biri olarak merak ediyorum. myspace sayfanızdaki sevenlerinize cevap yazıyor musunuz? Ve bugüne kadar karşılaştığınız ilginç bir anınız oldu mu?

Sayfalarımızla genellikle Luke ilgileniyor. Daha turneye çıkmadığımız için sevenlerimizle herhangi bir olay yaşamadık.

İdolleriniz kimlerden? Bugünlerde kimleri dinliyorsunuz, ileride çalışmak istediğiniz isimler kimler?


Billy Idol, Elvis Presley gibi birçok isim sayabilirim! Dinlediğim birçok müzisyen var. Yunan, İtalyan gruplar da ilgimi çekiyor. Her türlü müzik beni etkileyebiliyor. Bugünlerde klasik, caz, rock müzisyenleriyle çalışıyorum. Ayrıca Cirque de Soleil ile bir proje üzerinde çalışıyoruz.

Müzik sektöründe çalışan ve grubunuz hayranlarından biri olarak soruyorum: Bu sene turneye çıkacak mısınız? Turne ayaklarınızdan biri olarak İstanbul’a gelmeye ne dersiniz?

Yakın zamanda Luke’un “Tiger Sun” adında bir kızı oldu. Bu yüzden 1 yıl boyunca maalesef turneye çıkma imkânımız olmayacak. Öncelikle 2. albümümüzü piyasaya süreceğiz ve bundan sonra turneye çıkacağız. Umarım İstanbul’a da geliriz!


http://www.resetmagazine.net/resetsayi33/insan/emp.html


** Special thanks to Nick Littlemore and Michael Gooding!!

Thursday, May 7, 2009

Müzik tarihi çalışmak

Kesinlikle korkunç bişey!! Okuyorum okuyorum kitap bitmiyor. Malumunuz bu ay içinde sınava girmem gerektiği için klasik müzik dönemi gibi şeyler öğrenmem gerek.
S.O.S!!!!

Daily Motion is banned!?!?

Vatana millete hayırlı olsun! Youtube'dan sonra Daily Motion'ı da kaybettik... : (

Sunday, May 3, 2009

Mine röportajı



" 1990'ların Ajlan&Mine ikilisini hepiniz hatırlarsınız...Yıl 2009 ve Mine elektro-house solo albümü "Benim Günüm" ile yeniden aramızda. Mine, birbirinden güzel şarkılarıyla günümüzün sanatçılarına meydan okuyarak bizi büyüledi. Bu yaza damgasını vuracak bu albüme mutlaka kulak verin! "

Küçüklüğünüzden başlarsak. Müziğe ilginiz nasıl başladı ve bu sektöre nasıl atıldınız?

Ayna karşısında saç fırçası ile şarkı söyleyen çocuktum ben. : > Okul müsamereleri, müzik yarışmaları derken, lisedeki bir müzisyen arkadaşım vasıtasıyla Şehnaz Sam ile tanıştım ve ilk profesyonel müzik grubumuzu kurup, Ece Bar’da çalışmaya başladık.

1990'larda Ajlan'la birlikte bir albüm çıkarmıştınız ve çok başarılı olmuştunuz. Sonra o albümün devamı neden gelmedi?

Ajlan’la müthiş bir uyumumuz vardı vokal açısından, hiç provasız kim hangi notayı söyleyecek, doğal olarak biliyorduk ancak müzikal beklentilerimiz farklıydı, gitmek istediğimiz yönler farklıydı. Ama ikimizde o dönemin şartları ve beklentileri yüzünden ilk solo albümlerimizde oralara varamadık.

Uzun bir süre sizi ortalarda göremedik. Bu süre içerisinde neler yaptınız?

Şarkı söyledim, daha çok Latin, caz ve dans müziği yaptım, çok çok müzik dinledim, yeni olan her müziğe kulağımı açtım, ne istediğimi buldum ve üretmeye başladım. Aslında çok daha önce çıkarabilirdim bir albüm ama bir şey beni biraz daha beklemeye itti. İyi ki beklemişim, tam istediğim gibi oldu : >

Çıkardığınız electro-house albüm "Benim Günüm" projesi nasıl ortaya çıktı? Pop'tan electro'ya geçmeye nasıl karar verdiniz?

Pop müziğini 96’da bıraktım ben, hemen “Oyun Bitti” albümünden sonra… Bu arada, eklemek isterim ki yaptığım o albümleri sevmiyor değilim, bence çok güzel şarkılarım vardı ama ben başka bir şey arıyordum…

Bu arayışımın sonunda zaten bu yeni parçalar çıkmaya başladı. “Benim günüm” projesi, bir karar verme ve uygulama projesi değil, içten gelen bir proje. Ben gerek evde, gerek sahnede, gerekse herhangi bir mekânda dans etmeyi çok seviyorum ve herkes benimle dans etsin istiyorum : >

Bu başarılı albümün yapımında Aydın Tüfekçi, DJ U.F.U.K, Bedük, Mustafa Özşamlı gibi birçok ünlü isimle çalıştınız. Onlarla çalışırken yaşadığınız tecrübeleri biraz anlatabilir misiniz?

Ayrıca müzik direktörüm Genco Arı ve diğer aranjör arkadaşlarım Gökhan Sürer, Kürşat Ülkü, Feryin Kaya ve Burak Irmak’ı da unutmayalım…

Her bir kişi, başka bir kişilik, başka bir ses… Tam da müzikte sevdiğim ve istediğim çokluk. Çoğu aranjör kendi imzasını çok belirgin bir şekilde atmak ister aranje ettiği parçaya ve ben kimsenin yaptığı işe karışmak istemem ama fikirlerimi ve hislerimi yok etmemelerini isterim, aranjenin besteye ve vokale hizmet etmesi gerektiğini düşünürüm. Bu değerli arkadaşlarımla çalışırken, hiçbir söz söylememe gerek kalmadı. Her şey bir bütünlük içinde yürüdü ve tabii ki ayrı fikirler de vardı ama sonuç hepimizi mutlu etti. Onlarla çalışmak beni işin mutfağına daha çok soktu, bilmediğim her şeyi sordum, cevap aldım, öğrendim ve kendi aranjelerimde kullanmaya başladım. Artık kendim bir parçayı tümüyle, nasıl hissediyorsam ortaya koyabiliyorum ama yine de, bu insanların hepsiyle, onlar da istediği sürece çalışmaya devam edeceğim. Bedük’le bir araya gelmek ise benim için inanılmaz bir motivasyon kaynağı oldu, yaptığı işteki başarısı ve enerjisiyle bana bir pencere de o açtı.

Şu an Türkiye’deki müzik sektörü hakkında ne düşünüyorsunuz? 1990'lara göre şu andaki sektör sizce nasıl gelişti?

Müzikal açıdan bakarsak, 90’lı yıllarda pop müziğinde melodiler de, aranjeler de daha zengindi ama alternatif işlerin pek şansı yoktu. Şimdi ise pop müziği, melodi ve aranje açısından bir gerileme yaşıyor ve sürekli cover projeleri yapılıyorken, alternatif kulvarda çok daha güçlü müzikler ve sesler var.

Müzik sektörü ise bütün dünyayla eş zamanlı olarak Türkiye’de de büyük bir gerileme içinde. Madonna’nın plak şirketini bırakıp bir organizasyon şirketi ile anlaşması durumu çok güzel özetliyor. Bence artık plak şirketlerinin yerini böyle büyük organizasyonlar ve müziği destekleyen şirketler alacak.

Türkiye’de satıştan kazanamayacağını anlayan plak şirketleri, büyük yüzdelerle menajerlik anlaşması da imzalatıyorlar sanatçılara ama çoğunun bunun için bir donanımı ve bilgisi yok. Sonuç, albümü olan ama çalışamayan sanatçılar oluyor. Benim gözlemim, bizim müzik sektörümüzdeki disiplinsizliğin iyice arttığı yönünde. Sanatçılar dışında herkes o kadar önemli ki, sanatçılar, bu birtakım büyük insanların arasında arkadaş toplantılarında, çoğu içkili yapılan ve bir yere varmayan konuşmaların içinde kaynayıp gidiyorlar. Sözler tutulmuyor ve sanatçılar büyük ekonomik bunalımlara giriyorlar. Televizyonlarda gösterilen bize, gerçekte olan değil, en azından büyük bir çoğunluk açısından. Bir sektörün gerçek bir sektör olabilmesi için güven gerekir. Batı ülkelerinden olumsuzluklar içinde ayrılan yönümüz bu güven ve disiplin eksikliği…

Genel olarak dünyadaki müzik sektörünün gidişatı hakkında neler düşünüyorsunuz? Albüm satışlarında büyük bir düşüş var, birçok sanatçı online olarak şarkılarını/albümlerini satmakta Bazıları bedava olarak şarkılarını download etme olanağı sağlıyor. Siz myspace üzerinden böyle bir imkân sağlamayı düşünür müydünüz?

Sanırım bir önceki soruda bunun cevabını vermiş oldum. Tek dileğim tabi ki bedava download olayının engellenebilmesi. Bence bütün sanatçılar, cüzi de olsa bir para karşılığında kendi web ya da myspace sayfalarından ya da itunes, türkiye’de ttnet gibi kurulumlar üzerinden download imkânı sağlamalı, daha kaliteli mp3 sloganıyla. Ben de myspace üzerinden şarkılarımı sunacağım.

En çok sevdiğiniz yerli sanatçıları kimler? Esinlendiğiniz, size ilham kaynağı olan türk/yabancı sanatçılar var mı?

Eskilerden birçoğunu seviyorum. Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Barış Manço gibi kendi karakteri ve kişiliği olan her sanatçıyı seviyorum. Dinlediğim müziklere uymasa da bir şarkısıyla bile olsa bana dokunabilen sanatçılar var bu ülkede. Şebnem Ferah ve Teoman’ı çok severim. Turgut Berkes, bence bu ülkenin en önemli, çok yönlü sanatçılarından biridir. Bir Bedük hayranıyım. Genco Arı, İmer Demirer, Sibel Köse, kaybettiğimiz Nükhet Aruca Türkiye’den çok sevdiğim caz müzisyenleri. Yabancıları saymaya kalkarsam bu röportaj bitmez  Massive Attack, Lamb, Moloko, Trentemoller, Uncle, Laika, Royksopp, Tricky, Portishead, Plastikman, Gus Gus, Apparat, Crazy P., Kruder & Dorfmeister, Groove Armada, Imogen Heap, Madonna, David Bowie, Porcupine Tree en çok etkilendiğim, sürekli dinlediğim yabancı grup ve müzisyenler.

Pop müzikten electro müziğe geçiş yapan Hande Yener hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bizim insanımız, sanatçılarımız da dâhil buna, değişime kolay gidebilen bir yapıya sahip değil. İstese de kabullenilecek mi korkusuyla adım atmaktan çekiniyor çoğu sanatçımız. Hande, bunu istedi ve yaptı ve bir yol açtı. Onu içten bir şekilde kutluyorum.

Bundan sonraki projeleriniz neler? Turneye çıkmayı düşünüyor musunuz?

Bu herkese uzun gelen arada aslında iki proje üzerinde çalıştım. Biri “Benim günüm” deki gibi electro-house türündeydi, öteki ise bir trip-hop projesi. Üretirken doğalında ne geldiyse onun üzerinde çalıştım. Nasıl insan bir gün çok enerjik, bir gün depresif olabiliyorsa, ben de tamamen bu değişik ruh hallerimin peşinden gittim. Ve iki proje de bu süreçte beraber gelişti.

Trip-hop bir kış projesi ama önce bir dans albümü daha var sırada. Şu anda “Benim günüm”ün sahnesi için provalarımız devam ediyor. Bu projede Gökhan Sürer, Mustafa Özşamlı ve Kürşat Ülkü ile çalışıyoruz. Üniversite konserleri, festivaller ve diğer klüp sahneleri için hazırlanıyoruz. Dj U.F.U.K ve Serdar Barçın ile bir disco-house projemiz var tamamen sahne için. Bu şu anda hayata geçmiş bir proje. Remix mantığında bir de caz projem var şu anda tasarladığım ve aranjeleri üzerinde çalıştığım. Klasik caz triosu ile “Relax” adını verdiğim ve üç senedir süren projeme de devam ediyorum.

İlerki projelerinizde kimlerle çalışmak istersiniz?

Trentemoller : >